"Farklılıklar İçinde Birlik"
temalı AB öykü yarışmasında Eskişehir'i temsil eden öğrencimiz Ece Gündoğan
Türkiye'deki 21 ilden katılan ve 3.000 öykünün değerlendirildiği İstanbul
Büyükada'da gerçekleştirilen ulusal yarışmada Türkiye 3.sü olmaya hak kazanmış
okulumuzu ve ilimizi başarısıyla gururlandırmıştır.
İzlenimlerimiz
gösterdi ki törenin yapıldığı; farklı dinlerin, farklı milletlerin bir arada
huzurla yaşadığı Büyükada "farklılıklar içinde birlik" temasını en
iyi biçimde yansıtan canlı bir örnekti bizlere.
Adaya
adım attığımız ilk andan itibaren ada halkının sıcak tavırları çok
kültürlülüğün bir ayrıştırmadan ziyade zenginlik kazandırdığının en güzel
kanıtıydı.
Eskişehir'de başlayan ve Büyükada'da
sonlanan yolculuğumuzun ilk gününü eskiden İngilizler tarafından "Yat
Kulübü" olan; fakat Cumhuriyet'in ilk yıllarında İsmet İnönü tarafından
konaklama tesisi olarak hizmet veren "Anadolu, Kulüp" bizlere
kütüphanesiyle, eşsiz manzarasıyla ve ev sahipliği yaptığı pek çok bürokratın,
aydının, yazarın resimlerinin süslediği(Ziya Gökalp, A.Hamit Tarhan, S.Faik
Abasıyanık) koridorlardan geçerken bizleri adeta tarihte bir yolculuğa çıkardı.
Gördüklerimiz her ne kadar etkileyici
olsa da ertesi gün gerçekleşecek sonuçların açıklandığı ödül töreni
heyecanımızı yatıştırmaya yetmemişti. İçimizdeki heyecan uyumamıza engel olsa
da artık dinlenme vakti gelmişti.Ve büyük gün gelmişti. Törenin düzenlendiği
salonda yerimizi almış heyecanlı bir bekleyiş başlamıştı. TRT'de yaptığı
programlarla tanıdığımız Fatih Türkmenoğlu'nun sunduğu törende dakikalar geçmek
bilmiyordu. Ta ki sonucunun öğrencimizin öyküsüne ait satırları bizlerle
paylaştığı ana kadar. O ana kadar geçmeyen dakikalar durmuş heyecan yerini
sevinç gözyaşlarına ve mutluluk çığlıklarına bırakmıştı. Öğrencimiz Ece
Gündoğan "Türkiye 3.sü" olmuştu.Gururun, mutluluğun, azmin,
cesaretin, başarının harmanlandığı duygularla ödülümüzü almak için sahnedeydik.
Türkiye 3.'lüğü kupasını kaldırırken artık Belçika ve İrlanda yolcusuyduk.
Yaşadığımız bu gurur salonda bulunan
bürokratların, ünlü yazarların ve yarışmaya katılan diğer illerdeki
temsilcilerin övgü dolu sözleriyle daha da anlam kazanmıştı.Artık bu zaferin ve
Büyükada'nın tadını çıkarma vakti gelmişti. Faytonlarıyla, bisiklet turlarıyla,
martılarıyla, doyumsuz manzarasıyla ada bizi çağırıyordu.
Bu çağrıyı karşılıksız bırakmamak
düşüncesiyle kendimizi ada sokaklarında bulduk. İlk durağımız "Adalar
müzesiydi". Büyükada'da yaşayan şairlerin, yazarların, müzisyenlerin, düşünürlerin
kişisel eşyalarının, eserlerinin ve resimlerinin sergilendiği müzede kısa bir
kültür turu yaptık.
Hepsi de aynı zamanda birer ada sakini
olan eski sanatçılarımızdan 10. Veli, Füruzan, Sait Faik, Reşat Nuri Güntekin,
Nazım Hikmet... Sonra sıra hala adada yaşayan günümüz yazarlarının, gazetecilerinin
ve farklı milletleri, inançları temsil eden adalıların da katıldığı sıcak bir
söyleşiye gelmişti. Tecrübelerini ve görüşlerini bizlerle paylaşan:
Ø
Gündüz
VASSAF (Radikal Gazetesi Kültür ve Sanat Köşe Yazarı)
Ø
Ahmet
TANRIVERDİ (Araştırmacı/Yazar)
Ø
İpek
ÇALIŞLAR(Yazar)
Ø
Mchael
Miller (AB Bilgi Merkezi/Birinci Müsteşar)
Ø
Prof.
Dr. Arus YUMUL( Bilgi Ünv. Sosyoloji Böl. Öğrt. Gru.)
Ø
Turgay
FİŞEKÇİ(Şair/Cumhuriyet Gazetesi Kültür Sanat Köse Yazarı)
Ø
Sibel
ORAL(Taraf gazetesi Kültür Sanat Köşe Yazarı)
Ø
Mustafa
FORSAKOĞLU(Adalar Belediye Başkanı)
Ø
Hüseyin
KARAYAPRAK(Büyükada Pastanesi Sahibi)
Ø
Mr.
Ağni KÜÇÜKNİKOLAİDİS(Rum Ortodoks Cemaati Kilise Vakfı Yöneticisi)
Ø
Mr.
Kevark BEYLERYAN(Faytoncu)
konuşmacılar
farklılıkların adada nasıl bir kültürel zenginliğe dönüştüğünün mesajını verdi.
Öğrencilerinde aktif olarak söz aldığı güzel bir söyleşinin ardından hemen
başımızın üstünde martıların uçuştuğu, dalga seslerinin eşliğinde keyifli bir
akşam yemeğine sıra geldi. Yemek esnasında yan masamızda Nobel Ödülünü alan
yazarımız Orhan Pamuklu görmek onunla tanışmak ve sohbet edebilme fırsatı
bulmak bizler için hoş bir tesadüf oldu.Günün
yorgunluğunu atmak üzere otelimize dönerken gün boyu bizden sır gibi saklanan
bizleri özellikle de öğrencilerimizi çok sevindiren bir sürpriz bizi
bekliyordu. Gençlerin hayranı olduğu "Gökçe" konser vermek üzere bizlerleydi.
Hep birlikte şarkıların söylendiği dansların edildiği bu güzel sürprizle
günümüz son buldu.
Ertesi
gün "Heybeliada'ya" geçtik. İlk ziyaret yerimiz müzeye dönüştürülen
"Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın" Heybeliada sırtındaki evi oldu. İki katı
ahşap evinden içeri adım attığımız ilk andan itibaren sanatın, estetiğin evin
her karışına nakış nakış(nakış sözcüğünü özellikle kullanıyorum üstadın yazıdan
arta kalan zamanlarında en keyif aldığı uğraş oya ve dantel işlemektir.)
işlendiğine tanık olduk. Onun kütüphanesindeki kitaplarına dokunmak, ölümsüz
eserlerini yazdığı çalışma masasını görmek, anılarını belgeleyen fotoğraflarını
görmek edebiyata gönül veren genç kalemlerimizi daha da yüreklendirdi.Heybeliada'daki
küçük turumuzdan sonra gezimiz Büyükada'da kaldığı yerden devam etti.Faytonla
kısa bir yolculuktan sonra "Aya Dimitri Kilisesini" ziyaret ettik.
Akşam
yemeğinden sonra bisikletlerimize atlayıp (adada ulaşım sadece bisiklet ve
faytonla sağlanıyor.) Rum mimarisinin hakim olduğu begonullerle süslü şirin ada
sokaklarındaki gezimizle son buldu. Dolu dolu geçen 3 güzel günün ardından
Eskişehir'e dönüş vakti gelmişti. Yolculuk esnasında başarımızı, mutluluğumuzu
ve geçirdiğimiz hoş vakitleri okul idarecilerimizle, öğretmen arkadaşlarımızla
ve yakınlarımızla paylaşmak için sabırsızlanıyorduk. Önümüzdeki yıllarda,
edebiyat ve sanat ödüllerini almayı gelenek haline getiren okulumuzu yeni
başarılarla gururlandırmak için çalışmalarımızı azimle ve heyecanla
sürdüreceğiz.