ATAYURT AB ÖYKÜ YARIŞMASINDA TÜRKİYE ÜÇÜNCÜSÜ

30.06.2012

    ATAYURT AB ÖYKÜ YARIŞMASINDA TÜRKİYE ÜÇÜNCÜSÜ

        "Farklılıklar İçinde Birlik" temalı AB öykü yarışmasında Eskişehir'i temsil eden öğrencimiz Ece Gündoğan Türkiye'deki 21 ilden katılan ve 3.000 öykünün değerlendirildiği İstanbul Büyükada'da gerçekleştirilen ulusal yarışmada Türkiye 3.sü olmaya hak kazanmış okulumuzu ve ilimizi başarısıyla gururlandırmıştır.

İzlenimlerimiz gösterdi ki törenin yapıldığı; farklı dinlerin, farklı milletlerin bir arada huzurla yaşadığı Büyükada "farklılıklar içinde birlik" temasını en iyi biçimde yansıtan canlı bir örnekti bizlere.

Adaya adım attığımız ilk andan itibaren ada halkının sıcak tavırları çok kültürlülüğün bir ayrıştırmadan ziyade zenginlik kazandırdığının en güzel kanıtıydı.

       Eskişehir'de başlayan ve Büyükada'da sonlanan yolculuğumuzun ilk gününü eskiden İngilizler tarafından "Yat Kulübü" olan; fakat Cumhuriyet'in ilk yıllarında İsmet İnönü tarafından konaklama tesisi olarak hizmet veren "Anadolu, Kulüp" bizlere kütüphanesiyle, eşsiz manzarasıyla ve ev sahipliği yaptığı pek çok bürokratın, aydının, yazarın resimlerinin süslediği(Ziya Gökalp, A.Hamit Tarhan, S.Faik Abasıyanık) koridorlardan geçerken bizleri adeta tarihte bir yolculuğa çıkardı.

        Gördüklerimiz her ne kadar etkileyici olsa da ertesi gün gerçekleşecek sonuçların açıklandığı ödül töreni heyecanımızı yatıştırmaya yetmemişti. İçimizdeki heyecan uyumamıza engel olsa da artık dinlenme vakti gelmişti.Ve büyük gün gelmişti. Törenin düzenlendiği salonda yerimizi almış heyecanlı bir bekleyiş başlamıştı. TRT'de yaptığı programlarla tanıdığımız Fatih Türkmenoğlu'nun sunduğu törende dakikalar geçmek bilmiyordu. Ta ki sonucunun öğrencimizin öyküsüne ait satırları bizlerle paylaştığı ana kadar. O ana kadar geçmeyen dakikalar durmuş heyecan yerini sevinç gözyaşlarına ve mutluluk çığlıklarına bırakmıştı. Öğrencimiz Ece Gündoğan "Türkiye 3.sü" olmuştu.Gururun, mutluluğun, azmin, cesaretin, başarının harmanlandığı duygularla ödülümüzü almak için sahnedeydik. Türkiye 3.'lüğü kupasını kaldırırken artık Belçika ve İrlanda yolcusuyduk.

      Yaşadığımız bu gurur salonda bulunan bürokratların, ünlü yazarların ve yarışmaya katılan diğer illerdeki temsilcilerin övgü dolu sözleriyle daha da anlam kazanmıştı.Artık bu zaferin ve Büyükada'nın tadını çıkarma vakti gelmişti. Faytonlarıyla, bisiklet turlarıyla, martılarıyla, doyumsuz manzarasıyla ada bizi çağırıyordu.

       Bu çağrıyı karşılıksız bırakmamak düşüncesiyle kendimizi ada sokaklarında bulduk. İlk durağımız "Adalar müzesiydi". Büyükada'da yaşayan şairlerin, yazarların, müzisyenlerin, düşünürlerin kişisel eşyalarının, eserlerinin ve resimlerinin sergilendiği müzede kısa bir kültür turu yaptık.

         Hepsi de aynı zamanda birer ada sakini olan eski sanatçılarımızdan 10. Veli, Füruzan, Sait Faik, Reşat Nuri Güntekin, Nazım Hikmet... Sonra sıra hala adada yaşayan günümüz yazarlarının, gazetecilerinin ve farklı milletleri, inançları temsil eden adalıların da katıldığı sıcak bir söyleşiye gelmişti. Tecrübelerini ve görüşlerini bizlerle paylaşan:

Ø  Gündüz VASSAF (Radikal Gazetesi Kültür ve Sanat Köşe Yazarı)

Ø  Ahmet TANRIVERDİ (Araştırmacı/Yazar)

Ø  İpek ÇALIŞLAR(Yazar)

Ø  Mchael Miller (AB Bilgi Merkezi/Birinci Müsteşar)

Ø  Prof. Dr. Arus YUMUL( Bilgi Ünv. Sosyoloji Böl. Öğrt. Gru.)

Ø  Turgay FİŞEKÇİ(Şair/Cumhuriyet Gazetesi Kültür Sanat Köse Yazarı)

Ø  Sibel ORAL(Taraf gazetesi Kültür Sanat Köşe Yazarı)

Ø  Mustafa FORSAKOĞLU(Adalar Belediye Başkanı)

Ø  Hüseyin KARAYAPRAK(Büyükada Pastanesi Sahibi)

Ø  Mr. Ağni KÜÇÜKNİKOLAİDİS(Rum Ortodoks Cemaati Kilise Vakfı Yöneticisi)

Ø  Mr. Kevark BEYLERYAN(Faytoncu)

konuşmacılar farklılıkların adada nasıl bir kültürel zenginliğe dönüştüğünün mesajını verdi. Öğrencilerinde aktif olarak söz aldığı güzel bir söyleşinin ardından hemen başımızın üstünde martıların uçuştuğu, dalga seslerinin eşliğinde keyifli bir akşam yemeğine sıra geldi. Yemek esnasında yan masamızda Nobel Ödülünü alan yazarımız Orhan Pamuklu görmek onunla tanışmak ve sohbet edebilme fırsatı bulmak bizler için hoş bir tesadüf oldu.Günün yorgunluğunu atmak üzere otelimize dönerken gün boyu bizden sır gibi saklanan bizleri özellikle de öğrencilerimizi çok sevindiren bir sürpriz bizi bekliyordu. Gençlerin hayranı olduğu "Gökçe" konser vermek üzere bizlerleydi. Hep birlikte şarkıların söylendiği dansların edildiği bu güzel sürprizle günümüz son buldu.

        Ertesi gün "Heybeliada'ya" geçtik. İlk ziyaret yerimiz müzeye dönüştürülen "Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın" Heybeliada sırtındaki evi oldu. İki katı ahşap evinden içeri adım attığımız ilk andan itibaren sanatın, estetiğin evin her karışına nakış nakış(nakış sözcüğünü özellikle kullanıyorum üstadın yazıdan arta kalan zamanlarında en keyif aldığı uğraş oya ve dantel işlemektir.) işlendiğine tanık olduk. Onun kütüphanesindeki kitaplarına dokunmak, ölümsüz eserlerini yazdığı çalışma masasını görmek, anılarını belgeleyen fotoğraflarını görmek edebiyata gönül veren genç kalemlerimizi daha da yüreklendirdi.Heybeliada'daki küçük turumuzdan sonra gezimiz Büyükada'da kaldığı yerden devam etti.Faytonla kısa bir yolculuktan sonra "Aya Dimitri Kilisesini" ziyaret ettik.

      Akşam yemeğinden sonra bisikletlerimize atlayıp (adada ulaşım sadece bisiklet ve faytonla sağlanıyor.) Rum mimarisinin hakim olduğu begonullerle süslü şirin ada sokaklarındaki gezimizle son buldu. Dolu dolu geçen 3 güzel günün ardından Eskişehir'e dönüş vakti gelmişti. Yolculuk esnasında başarımızı, mutluluğumuzu ve geçirdiğimiz hoş vakitleri okul idarecilerimizle, öğretmen arkadaşlarımızla ve yakınlarımızla paylaşmak için sabırsızlanıyorduk. Önümüzdeki yıllarda, edebiyat ve sanat ödüllerini almayı gelenek haline getiren okulumuzu yeni başarılarla gururlandırmak için çalışmalarımızı azimle ve heyecanla sürdüreceğiz.